|
Kapitalizm Anamalcılık, Sermayecilik, Serbest Piyasa Ekonomisi, Serbest Girişinin Ekonomisi adlarıyla da anılır. Avrupada feodalizmin çöküşünden bu yana egemen olan ekonomik sistem. Liberal sistem, serbest ticaret, karma ekonomi deyimleri de kapitalizmi belirtir. Kapitalist ekonominin temel özelliği üretim araçlarının büyük çoğunluğunun özel ellerde bulunması ve üretimle gelir bölüşümüne önemli ölçüde piyasaların işleyişinin yön vermesidir. Sermaye (kapital) ve kapitalizm kavramları zaman zaman eşanlamda, dolayısıyla yanlış kullanılır. Sermaye, insanların ihtiyaçlarını tek başına ve dolaysız olarak karşılamaz. Tüketiciler tarafından kullanılan malların üretimine yardımcı olur. Sermaye, insan veya doğa yapısı olabilir. Makineler, aletler, sanayi araçları, fabrika binaları, madenler, ekilebilir topraklar, ham ve yarı mamul mallar “sermaye” kavramının sadece birkaç örneğidir. Kısacası sermaye, üretim sürecinde kullanılan araçların tümüne verilen addır. Kapitalizm ise bu üretim araçları üzerinde bir mülkiyet, bir işletme biçimidir. Sermayenin özel mülkiyet altında bulunduğu (fertler ya da fertlerin birleşerek meydana getirdikleri şirketler olabilir) durumlarda, düzen “kapitalist” bir düzendir. Sermaye özel ellerde olduğu zaman, o özel eller kullanış yer ve biçimleri üzerinde son söze sahiptirler. Özel sermaye sahipleri de sermayeyi kendi çıkarlarına uygun yer ve şekillerde kullanırlar. Demek ki, kapitalizmi şu şekilde tanımlamak mümkündür: İnsan veya doğa yapısı sermayenin özel ellerde (özel mülkiyet altında) bulunduğu ve kişisel kazanç için kullanıldığı bir ekonomik örgütlenme biçimidir. Dikkat edilmesi gereken nokta, sermaye’nin “varlık” ve onun üzerindeki “mülkiyet” biçiminin aynı anlama gelmediğidir: Yiyecek gibi, barınak gibi temel tüketim mallarının yapımına katılacak doğal kaynakların yokluğunda hiçbir toplum varolamaz; varolsa bile işleyemez. Aynı şekilde, insan yapısı araçlara, makinelere, sanayi cihazlarına sahip olmayan -hem de büyük miktarda sahip olmayan- modern bir toplum düşünülemez. Ancak, bu sermaye mallarının mülkiyet, kullanış ve denetlenme şekilleri ayrı olabilir. Kapitalizm, işte, bu şekillerden bir tanesidir. Kapitalizmin savunucuları en iyi şeklin, en iyi düzenin bu olduğunu ileri sürerler. Kapitalizmin karşısında olanlar ise diğer şekilleri savunurlar. İkisinin de anlaştığı nokta, sermayenin varlığının gerekli olduğudur. Ayrı düştükleri nokta ise, sermaye üzerindeki mülkiyet biçiminin nasıl olacağıdır. Bir başka deyişle, sermayenin nerede ve nasıl kullanılacağı konusunda kararların kimler tarafından verileceğidir. Özel mülkiyet : “Özel mülkiyet”, kapitalist ekonomilerin en önemli temel kurumlarındandır. Özel mülki yet kavramının anlamı kısaca şudur: Mal sahibine, sahibi olduğu mallar üzerinde tam bir denetleme ve kullanma yetkisi ve hakkı verilmesi, tanınan bu hakkın da toplum tarafından korunması. Daha kesin çizgilerle diyebiliriz ki, özel mülkiyet, değer taşıyan nesneleri alma, saklama, kullanma ve elden çıkarma hakkıdır. Ayrıca mal sahibine, malını bizzat kullanma hakkının yanı sıra, o malı başkalarının kullanabilmesi için gerekli şartları koyma yetkisi de verilmektedir. Zenginliğin birikimini ve korunmasını teşvik eden temel unsur, özel mülkiyet kurumudur. Bu koşulların devam etmesi halinde özel mülkiyet, kapitalist ekonomilerin en belirgin ve en etkili bir kurumu olmaya devam edecektir. Özel mülkiyet ortadan kalktığı zaman -ki böyle bir durumda ekonomik kararların kaynağı özel mülkiyet dışı bir kurum olacaktır- kapitalist düzen de varlığını yitirecektir. Veraset : Genellikle özel mülkiyetin bir kesiti olarak görülen veraset, hiç değilse kuramsal bir açıdan bakıldığı zaman, ayrı bir incelemeyi gerektirmektedir. “Mal tevarüsü” ya da miras yoluyla mal edinme olarak da adlandırılabilecek bu kurumda iki ayrı hak dizisi görüyoruz: Bunlardan birincisi vasiyet etme hakkı, ikincisi de miras hakkıdır. Veraset kavramının buradaki kullanılışı her ikisini de kapsamına almaktadır. Veraset kurumu kapitalizmin önemli temel taşlarından biridir; ortadan kalkması üretim malları mülkiyetinin tedrici bir şekilde kamulaştırılmasına yolaçacaktır; zira gayet kesin bir şekilde zenginlik (sermaye) birikimini teşvik etmektedir. Fakat veraset hiçbir şekilde doğal bir kurum değildir.Veraset insanın mutlak ya da doğal hakları arasında görülemez. Özel mülkiyet gibi veraset hakkı da, toplum tarafından değişik biçim ve kalıplara sokulabilir; hattâ toplum tarafından insanlara tanınan haklar arasından da çıkarılabilir. Bu kurumlar insan yapısıdır. Nasıl kapitalist sistem doğal veya mutlak bir sistem değilse, kapitalizmi meydana getiren bu kurumlar da aynı şekilde mutlak ya da doğal değildir; sadece sistemin (kapitalizm) doğasındadır. Bir başka deyişle, kapitalist düzen sürdükçe özel mülkiyet ve veraset kurumları da devam edecektir. Özel teşebbüs (girişim) özgürlüğü: Teşebbüs özgürlüğü kapitalist ekonomiler için büyük önem taşır. Müteşebbisin görevi, belirli mal ve hizmetlerin piyasaya arzedilmesi için gerekli nitelik ve nicelikteki üretim araçlarının bir araya getirilmesi ve eşgüdüm içinde çalışmalarının sağlanmasıdır. Müteşebbis, üretim araçlarının kiralanması, alınması üretimde kullanılmasında bir fayda görmediği sürece, o araçlar belirli alanlarda belirli şekillerde kullanılmayacaktır. Kapitalist düzenlerde müteşebbislere faydalı olabilecek alanları bulup çıkarmak ve üretim araçlarını bu alanlarda kullanmak özgürlüğünü tanımak gereklidir. Üretim süreci bu şekilde yürütülmediği takdirde, kapitalist bir düzen altında başka türlü de yürütülemez. “Özel teşebbüs özgürlüğü” kapitalist ekonomilere özgü bir kurumdur. Rekabet: Rekabetin sayısız biçim ve görünümleri de kapitalist ekonomik düzenlere damgasını vurmuştur. Rekabet kurumunun ilk ve en önemli görevi, kapitalizmin en önemli unsurlarından biri olan değer biçme süreci ile ilgilidir. Kapitalist ekonomilerde rekabet ya da serbest pazarlar ya da rekabet yoluyla fiyat belirlenmesi, kapitalist ekonominin diğer kurumlarıyla tutarlılık içindedir. Kapitalist ekonomilerin düzgün bir şekilde ve aksamadan işleyebilmesi için bu fiyat belirlenmesi mekanizmasının da aksamadan ve düzgün bir şekilde işlemesi gerekir. Kapitalist ekonomilerde rekabetin en önemli görevlerinden biri, mal üretiminde yüksek verimlilik (etkenlik) sağlamak ve ulaşılan bu verimlilik düzeyini korumak ve geliştirmektir. Yüksek verimliliğin (etkenlik) oluşumunu sağlayacak kuvvet ve kurumların yokluğunda, hiçbir ekonomik örgütlenme biçiminin uzun ömürlü olması beklenemez. Kâr amacı : Kâr güdüsünün kapitalist ekonomilerdeki yerini ve görevlerini değişik şekillerde anlatmak mümkündür. Bir açıdan bakarsak diyebiliriz ki, kâr güdüsü, kapitalist ekonomilerin merkezî denetim organı dır; kapitalist ekonomileri fiilen yöneten kişi veya kuruluşların bulunması, düzenin özü bakımından, imkânsızdır. Kâr güdüsünün, müteşebbisi, üretim araçlarını en verimli üretim süreçlerinde kullanmak üzere harekete geçirmesi beklenir. Bu kâr güdüsü, müteşebbisi üretim araçlarını daha az önemli olan yerlerden daha önemli olanlarına aktarması için uyanık tutar. Bir başka deyişle, yüksek bir uzmanlaşma düzeyine ulaşmış ekonomilerde, kâr güdüsü eşgüdümü sağlayacak bir araç olarak çalışır. Buna ek olarak müteşebbisi gerçekten müteşebbis olmaya adeta zorlar. Bunu yapmakla da yetinmez; gelir fazlası olasılığının daima bulunması sayesinde, teşebbüs hizmetleri yapmasını da sağlar. Sonuçları önceden kestirilemeyecek tehlikelerin göze alınması da bu kurumun bir parçasıdır. Kar güdüsü teşebbüs kararlarının denetimini yapar. Teşebbüs unsurunun ana kaynağı olması bakımından, kolaylıkla kapitalizmin kilit kurumu olarak nitelenebilir.
|
|
|